Ziya’nın Sınıfı
Ata Tokgöz
Haziran 2002 pilavında onu düşündüm. Gene bir Galatasaraylı olan Yaşar Nabi’nin “aramızda bir ermiş yaşadı” diye anlattığı Galatasaraylı şair Ziya Osman Saba’nın O SINIF yazısını düşündüm. Gençlere tanıtmak, bilenlere de hatırlatmak için yazmaya koyuldum. Ama önce O SINIF’a girelim: “O sınıfta tekrar toplanabilseydik...
Bir kış mı, yoksa bahar günü mü? Bahar daha iyi. O sınıfın bir penceresi açık olur, biz de teneffüsten derse yeni girmiş bulunuruz. Çift çift gezinen, koşuşan, futbol, voleybol oynayan talebelerden boşalmış bahçede şimdi güvercinler dolaşır. Bir bahar; yaz, tatil aylarının vaadlerini taşıyan güneşli bir bahar sabahı hepsinden iyi. Bütün sınıflar derse girdi, biz de son sınıftaki dersimize; sınıf arkadaşlarım benim. Küçük birer çocuk olarak kısa pantolonla başladığımız o mektepte, her sınıfta, hatta kimimiz bazılarında biraz fazlaca okuya okuya her sınıfın, yatakhanelerin, yemekhanelerin hakkını vere vere; bütün bahçelerin, koridorların gönlünü ede ede bu son sınıfta, mektebin sol kanadındaki bu sınıfta eriştik; burada toplandık işte.
Hiçbirimiz yerimizi şaşırmadık aradan geçen bunca yıldan sonra, aradan sanki yıllar değil de bir çeyreklik bir teneffüs müddeti geçmişcesine eski yerlerimize oturuverdik; karşı duvarda Atatürk’ün, Atatürk değil o zaman, Gazi M. Kemal’in resmi asılı taş tahtamızda da o zamandan kalma bir yazı. Oturduğumuz sıraların kapaklarını açacak olsak: Kitaplarımız; Türkçe, Fransızca ders kitaplarımız, defterlerimiz, kalemlerimiz... Sınıf arkadaşlarım; artık bize hangi hazine bir sıra kapağının açılmasındaki o hazzı verebilir!” O SINIF rüyası en içli duygularla uzar gider, ama ne yazık kı ZİYA’nın hayatı kısadır. Şimdi, biraz da hayat hikayesine kendi kaleminden bakalım: “1910 yılında mart ayında, Beşiktaş’ta bir yalıda doğdum. Babam Yüzbaşı Osman Bey idi. Ben sekiz yaşında iken annem öldü. Mütarekenin acı günleri ile beraber Galatasaray Lisesi’ne yatılı olarak girdim. Galatasaray’da teneffüs saatlerinde, hep kitap okuyan Yaşar Nabi ile tanıştım. Galatasaray’ı bitirmeme üç sene kala sınıfta kalmıştım. Bu talihsizliğimin büyük kazancı Cahit Sıtkı ile aynı sınıfta birleşmem oldu. Galatasaray’dan beraber mezun olduk; sonra Cahit Mülkiye’ye girdi, ben hukuktan 1936’da mezun oldum.” Ziya Osman 31 Ocak 1957’de ömrü boyunca düşündüğü Tanrı’sına kavuştu... Genç yaşında, daha lisedeyken Yedi Meşalaciler adıyla kurulan edebiyat okulunun yedi gencinin en küçüğü oydu. Ölünceye kadar da şiire bağlı kaldı. Şu SEVGİLİLER şiirini birlikte okuyalım:
|
İnsanlar hepinizi seviyorum!
İçinizde dostlarım, kardeşlerim var.
Ey şehir! Bütün hemşehrilerim.
Bayramınız bayramım, kederiniz kederim.
Günler geçiyor diye bir yandan içim sızlar.
Hayat Hayat! Seviyorum seni!
Yemyeşil çayırlarda bembeyaz gezen kızlar!
Aranızda sevgilim var...
Bu gönül şairini anarken, birçok neslin sevgili hocası Ferruhzat hocayı, arkadaşının kalemi ile analım ve noktayı koyalım:
“Arkadaşım Ferruhzat mezun olduktan sonra yine mektebine öğretmen olmuş, üstelik bir de idari vazife almıştı. Onun için mektebimi her ziyaretimde onu bulurdum, beni bırakmazdı; orada ön bahçede havuzun başındaki sıralardan birine oturur, konuşurduk. Saçlarıma bakar: ‘Ziya, saçların ne çok ağarmış!’ derdi; sonra ilave ederdi: ‘Ama senin saçlarının böyle erken ağaracağı daha çocukluğundan belliydi; daha çocukken senin ensende beyaz saçların vardı.’ derdi. Bunu, mektebe başladığımız gün sadakor elbiseleri içindeki halini görür gibi olduğum 552 Ferruhzat hatırlardı. Ben de: ‘Ferruhzat, sen de sadakor elbiseli bir çocuktun!’ derdim.”
“Amigo Turhan”
Kısa bir süre önce kaybettiğimiz
Turhan Hiçsönmez anısına...
Amigo seni kaybettik ama
Tekrar bulmak zor olmadı,
Çünkü gövden yok olsa da
Ruhun bizi bırakmadı.
Sen hep birleştiricimiz oldun
Çünkü gönlün çok zengindi.
Seni unutmak ne mümkün,
Hasretinse hiç dinmedi.
Vefakar dost, fedakar dost
Eğer orda cennet varsa
Ya gelip seni görürüz,
Ya bir selam sarkıtırız.
Kim nereye gidecektir
Buna Tanrı karar verir.
Ama melek ya da şeytan
Sana sevgimizi iletir.
Hani ormanlar yanar da
Söndürmeye koşar herkes
Orda ateşler sönse de
TURHANIMIZ’ınki HİÇSÖNMEZ
1947 GS mezunları adına
Cengiz KAP
|