Meclis Sıralarında Beş Galatasaraylı
Hazırlayanlar:
Bener Onar, Ural Aküzüm, Mehmet Karlı
3 KASIM SEÇİMLERİ SONRASINDA OLUŞAN YENİ PARLAMENTODA GALATASARAY MEZUNU 5 KİŞİ YER ALIYOR.
4 Kasım sabahından itibaren TBMM sıralarında oturmaya hak kazanan 550 milletvekilinin arasında 5 tane de Galatasaray Lisesi mezunu bulunuyor. AKP saflarında yer alan Mehmet Dülger, CHP grubunda bulunan Mustafa Şükrü Elekdağ, Onur Öymen, Ahmet Haluk Koç ve Mehmet Nuri Saygun TBMM’nin 22. döneminde görev yapacak olan Galatasaraylılar. Antalya’dan seçilen Mehmet Dülger, mecliste Dışişleri Komisyonu’nun başkanlığını üstlenirken; İstanbul’dan meclise giren Onur Öymen ve Şükrü Elekdağ da aynı komisyonda CHP’yi temsil edecekler. Samsun milletvekili Haluk Koç CHP Grup Başkanvekilliği, Tekirdağ’dan meclise giren Mehmet Nuri Saygun da Adalet Komisyonu üyeliği görevlerinde bulunacaklar. Meclise girmeye hak kazanmış Galatasaraylıları hem sizlerin adına tebrik ettik, hem de kendileriyle konuştuk. (Çalışmalarımız sırasında Mehmet Nuri Saygun’a ulaşamadık.)
Lise yılları ve siyaset:
Galatasaraylı vekillere ilk olarak, lise yıllarında politika ile olan ilgilerini sorduk. Lisede iken siyasi konular üzerine tartışıyorlar mıydı? Lise yıllarında mı başlamışlardı siyasete? Şükrü Elekdağ lise yıllarında daha çok hariciye meselelerine ilgili olduğunu ve aslen idealinin büyükelçi olmak olduğunu söyledi. “Lisenin en büyük özelliğinin öğrencilere sağladığı özgür tartışma ortamı olduğunu” belirten Onur Öymen ise daha lise yıllarında siyasi tartışmaların içinde bulmuş kendini. Öymen; başta Bülent Tanör, Ali Sirmen gibi birçok arkadaşıyla canlı siyasi diyaloglar içine girdiğini hatırlıyor: “O yıllarda da Kıbrıs gündemdeydi. Kıbrıs ile ilgili yaptığımız tartışmaları çok iyi hatırlıyorum. Galatasaray bize düşünmeyi öğretti. Ezberlemeyi değil; düşünerek, tartışarak gerçekleri bulmayı gösterdi. Biz Atatürk’ün gösterdiği yolda, hedef olarak çağdaş uygarlığa uygun bir eğitim aldık. Kurtuluş Savaşı’nın ruhuyla eğitildik. Bu ruh bize Galatasaray’ın en büyük armağanıdır. Diplomatlık mesleğimin en zor anlarında bu ruh sayesinde ulusal çıkarlarımızı savunacak gücü buldum.” Mehmet Dülger de lise yıllarında “hararetli tartışmalar” içine girdiğini hatırlıyor. Dülger, lisede verilen eğitimin yüksek kalitesi göz önüne alındığında bu tartışmaların yapılmasının çok doğal olduğunu ifade etti ve bununla beraber, siyasi farklılıkların hiçbir zaman dostluklarının önüne geçmediğini de vurguladı: “Zaman zaman hararetli tartışmalar olurdu ama siyaset; Galatasaray kardeşliğinin önüne geçmemiştir.
Babam Demokrat Parti’den milletvekili olduğu için ben de aynı geleneğin içinde yer aldım. Benim zamanımda lisede Halk Partili arkadaşlar çoğunluktaydı. Kaliteli, yoğun, hatta bazen sert tartışmalar yapsak da kesinlikle birbirimize karşı kırıcı olmadık. Çünkü önemli olan her zaman Galatasaraydır.” Onur Öymen ve Mehmet Dülger gibi Haluk Koç da lise yıllarından itibaren siyasetle ilgilenmeye başlamış. Koç “kendisini her zaman siyasete yakın hissettiğini” belirtti. Koç bu ilgisinin sonucu olarak liseden mezun olur olmaz, 1973 yılında CHP Gençlik Kolları’nda çalışmaya başlamış. |
Neden siyasete girdiler?
Konuşmalarımızın devamında Galatasaraylı vekillere, siyasete girme nedenlerini sorduk. Birçok kişi, oynanan kirli oyunları gerekçe\bahane göstererek siyasetten uzak durup, “hariçten gazel atmayı” tercih ederken onlar neden bu yola girmeyi tercih ettiler? Haluk Koç’un bu kararı almasında CHP’nin 18 Nisan 1999 seçimlerinde aldığı sonuç etkili olmuş. Halk Partisi’nin meclis dışında kalmasını kabul edemeyen Koç, “bir aydın sorumluluğu ile siyasetin içinde yer alması gerektiğine” kanaat getirmiş. Koç: “Benim de bu ülke için potansiyelimi kullanmamı gerektiren bir durum gördüm.” dedi.
Şükrü Elekdağ da bir aydın sorumluluğu ile hareket ettiğini belirttikten sonra şöyle devam etti: “Devlet hizmetinde yıllarım geçti ve ben de bu birikimimi paylaşmak istedim.” Elekdağ gibi uzun yıllar Türk hariciyesine hizmet eden Onur Öymen, siyasete girme gerekçesi olarak “devletle ilgili bütün önemli kararların siyasi seviyede alınmasını” ve “devlet memurlarının bu kararlar üzerindeki etkisinin sınırlı olmasını” gösterdi. Öymen konuşmasına şöyle devam etti: “Halkı, gençleri siyasetten soğutmaya çalışmak çok büyük bir hatadır. Siyaset; devlet idaresinin esasıdır. Ülke yönetimine katılmak bir vatandaşlık görevidir.”
Gençlere öğütler:
Bir diğer merak ettiğimiz konu ise siyasete girerken hangi yolun izlenmesi gerektiğini önerecekleriydi. Mümkün olan en genç yaşta siyasete girilmesi ve meslek yaşantısı ile siyasetin bir arada yürütülmesi gerektiğini mi, yoksa mesleki hayatında başarılı oluncaya kadar siyaset dışında kalınmasını ve bu başarı yakalandıktan sonra siyasete girilmesinin daha doğru olacağını mı düşünüyorlardı? Şükrü Elekdağ ve Onur Öymen siyasetin bir meslek olmadığını ve öncesinde güçlü bir mesleki birikim elde edildikten sora bu yola girilmesi üzerinde dururken, Mehmet Dülger iki seçenek arasında önemli bir fark bulunmadığını, önemli olanın bir şekilde siyasete girmek olduğunu belirtti. Dülger, mesleki bilginin iyi bir siyasetçi olabilmek için zorunlu olduğunu ve bu bilginin bir yandan siyasetle uğraşırken de edinilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Peki siyasete girecek diğer Galatasaraylılara ne gibi tavsiyeleri vardı? Neler yapmalarını öğütlerlerdi? Mehmet Dülger “siyasete girecek tüm Galatasaraylıların, Galatasaray değerlerine sahip çıkarak, yetiştikleri kurumun ağırlığını bilerek davranmaları gerektiğini” vurguladı. Dülger, “Genç kardeşlerimiz, inandıkları değerleri hiç korkmadan
savunmalılar.” dedi. Onur Öymen, siyasetçinin her şart altında ulusal çıkarları korumasının önemini belirtikten sonra, bu görevi yapabilmek için siyasete atılacak gençlerin öncelikli olarak Türkiye gerçeklerini tanımaları ve bunun yanı sıra dünyaya açılmaları gerektiğini belirtti. Galatasaray’da alınan eğitimin gençlere dünyayı tanımaları için gerekli temel yetenekleri kazandırdığını ifade eden Öymen, Türkiye gerçeklerini görmeleri için gençlere Türkiye’nin tüm köşelerini gezmelerini tavsiye etti.
Bir anı: Türkiye gerçekleri ve Galatasaraylılar...
Öymen’in bu konuda bizlere aktardığı, Bülent Tanör ile ortak bir anısını, yeri gelmişken “Bülent Hoca’nın” zamansız kaybı karşısındaki derin üzüntülerimizi de belirterek aktaralım:
“Biz üniversiteye başladığımız ilk sene Bülent (Tanör) ile Türkiye’yi gezmeye karar vermiştik.
27 Mayıs sonrası günlerdi. Bülent İstanbul Hukuk’ta, ben Ankara’da Mülkiye’de okuyordum. |